KAŞGARLI MAHMUT

Mahmûd bin Hüseyîn bin Muhammed el-Kâşgarî (Arapça: محمود بن الحسين بن محمد الكاشغري, Uygurca: Mehmud Qeshqeri) veya bilinen adıyla Kâşgarlı Mahmud (1008-1102), Türk dilleriyle ilgili çalışmalarıyla tanınmış 11. yüzyıl leksikografı. Kâşgar'ın 45 km güneybatısındaki Opal kasabasında dünyaya geldi. Bazı kaynaklara göre ise Isık Göl yakınındaki Bars Kul'da doğmuştur

Doğumu

Kâşgarlı Mahmud, 1008 yılında Kâşgar’da dünyaya geldi. "Hamirler" diye çağrıldığını, bunun Oğuzların "emîr" (Arapça: أمير) yerine "hemîr" (Arapça: حَمِر) demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedir. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan sülalesine mensup olduğu anlaşılmaktadır.

Başka araştırmalara göre Batı Karahanlı hakanlarından Buğrahan Muhammet Yağan Tekin'in (Bogra Yagan Tégin) torunu ve Şehzade Hüseyin Emir Tekin'in oğludur. Yağan Tekin, on sekiz aylık kısa hakanlık döneminden sonra tahtı kendi isteği ile Kâşgarlı Mahmud’un babası Hüseyin Emir Tekin'e (Hüseyin Çağrı Tégin) devretmek istemiştir. Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış, davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tekin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir. Kâşgarlı Mahmud'un babası da zehirlenenler arasındadır..

Soyu

Dîvânu Lugâti't-Türk’teki harita (11. yüzyıl)

Opal'da bir mescit

Karahanlı soyundan asil bir ailenin ferdi olan Muhammed bin Hüseyin'in (Hüseyin Çağrı Tegin) oğludur. Annesinin ismi Bibi Rābiy'a el-Basrī'dir. Babası, Barsgan şehrinde yaşamakta iken bilinmeyen bir sebeple Kâşgar şehrine gelip yerleşmiştir. O dönemde Kâşgar, önemli bir bilim ve kültür merkezi idi.

Bu saray darbesinden sonra İbrahim, 1057 yılında Batı Karahanlıların hakanı olmuştur. Kâşgarlı Mahmud ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devleti'nin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Han'ın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.

Kesin olarak Kâşgarlı Mahmud, dönemin bütün klasik ilimlerini tahsil etti. Arapça ve Farsça öğrendi. Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya katederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiş. On beş yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaştı.

Bu geziler inceleme amaçlı idi. Türklerin örf ve âdetlerini mahallinde araştırdı. Gezileri sırasında, ana dili Türkçenin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil ve Kepenek şivelerini de öğrendi. İyi öğrenim görmüş, İslamiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapça ve Farsçayı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş, ana dili olan Türkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir.

Kâşgar’dan Ayrılışı ve Bağdat’a Yerleşmesi

Kâşgarlı Mahmud, 1057’de Kâşgar’dan ayrılarak Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre ailesi Kâşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pek çok Kâşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmud'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak, İslam dünyasının en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.

Bilimsel ve Edebî Yönü

Dîvânu Lugâti't-Türk isimli, dünyaca bilinen eserin yazarıdır. Eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başladı, 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde eserini dört defa baştan sona gözden geçirerek esere 1076‘da son şeklini verdi. Eser, 1077 Ocak'ında bitirilmiş ve Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a sunulmuştur. Kitabın tek yazması olan nüsha, bugün İstanbul'daki Millet Yazma Eser Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.[2]

Kâşgarlı Mahmud’un, Kitâbu Cevâhirü'n-Nahv fi Lugâti't-Türk adlı bir eser daha kaleme aldığı bilinmektedir. Türk dilinin ilk gramer kitabının nerede ve nasıl kaybolduğu belirlenememiştir. Bu eser, günümüze ulaşmamıştır.

Kâşgar’dan Ayrılışı ve Bağdat’a Yerleşmesi

Kâşgarlı Mahmud, 1057’de Kâşgar’dan ayrılarak Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre ailesi Kâşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pek çok Kâşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmud'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak, İslam dünyasının en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.

Bilimsel ve Edebî Yönü

Dîvânu Lugâti't-Türk isimli, dünyaca bilinen eserin yazarıdır. Eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başladı, 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde eserini dört defa baştan sona gözden geçirerek esere 1076‘da son şeklini verdi. Eser, 1077 Ocak'ında bitirilmiş ve Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a sunulmuştur. Kitabın tek yazması olan nüsha, bugün İstanbul'daki Millet Yazma Eser Kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.[2]

Kâşgarlı Mahmud’un, Kitâbu Cevâhirü'n-Nahv fi Lugâti't-Türk adlı bir eser daha kaleme aldığı bilinmektedir. Türk dilinin ilk gramer kitabının nerede ve nasıl kaybolduğu belirlenememiştir. Bu eser, günümüze ulaşmamıştır.

Kâşgar'a Dönüş

Kâşgarlı Mahmud, 1080 yılında Kâşgar’a döndü. O, artık ülkesinin önde gelen bir bilim insanı idi. Adına izafeten Mahmudiye Medresesi denen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.[3]

Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken öldü. Naaşı, ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kâşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir (enlem: 39°18'51.19" kuzey, boylam: 75°30'35.82" doğu). Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi.

Türbede Kâşgarlı Mahmud’un sandukasının bulunduğu bir oda, Kur’an okumak için bir salon ve müze bölümü bulunmaktadır. Müzede değerli âlimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur’anlar ile bazı eşyaları vardır. Müzenin duvarında, Doğu Türkistanlı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kâşgarlı Mahmud’u çalışırken gösteren temsilî bir resim yer almaktadır. Müzede ayrıca Uygurların Budizm inancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpar. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtilmektedir. Karahanlılar dönemine ait çeşitli madenî para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çeker. Türbenin iç ve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturmaktadır.